Irem
New member
Eski Dilde “Erkeğim” Ne Demekti? — Bir Aşkın Sessiz Duruşu
Selam forum ailesi
Bugün sizlerle bir hikâye paylaşmak istiyorum. Öyle sıradan bir hikâye değil bu… Hem eski bir kelimenin hem de insan ruhunun derinlerine dokunan bir hikâye.
“Erkeğim” kelimesinin eski dildeki anlamını hiç düşündünüz mü?
Bir sevgi hitabı, bir aidiyet ifadesi değil sadece… Eskiden “erkeğim” dendiğinde, “dayanağım, direncim, varlığım” anlamı taşırmış.
Bugün bu anlamı unuttuk belki ama, bir zamanlar bu kelime bir kadının kalbindeki güvenin adıymış.
Benim hikâyem de bu kelimenin ağırlığını ve güzelliğini anlatıyor.
Hazırsanız, sizi hem geçmişe hem kalbe doğru bir yolculuğa çıkarayım…
---
Bir Kasaba, Bir Söz, Bir Sessizlik
Yıl 1948.
Küçük bir Anadolu kasabasında, herkes birbirini tanır, selamlar, haberler duvarların arkasında bile yankılanır.
Kasabanın kenarında, tahta panjurlu bir evde yaşar Zehra, yirmili yaşlarının başında, ince yapılı, gözlerinde sessiz bir cesaret olan bir kadın.
Kasabanın meydanında ise sabahın erken saatlerinden itibaren Ali çalışır — demirci o.
Zehra her sabah çeşmeden su almaya giderken Ali’nin dükkanının önünden geçer.
Göz göze gelirler, biri su taşır, diğeri ateşi körükler.
Biri duygularını saklar, diğeri plan yapar.
O yıllarda bir kadının bir erkeğe “erkeğim” demesi büyük bir şeydi.
Öyle rastgele söylenmezdi; bu söz, bir yemin, bir bağlılık, bir inançtı.
---
Kadın Empatisi, Erkek Stratejisi
Zehra’nın iç dünyası bir roman gibiydi.
Bir damla bakıştan sayfalar dolusu anlam çıkarırdı.
Ali ise hep suskun, hep planlıydı; her hareketini düşünerek yapardı.
Zehra duygularla yaklaşır, Ali çözümle.
Bir gün Zehra’nın babası ağır hastalanınca, Ali hiç düşünmeden evin önüne geldi.
Elinde bir demet kekik, bir avuç dua ve bir sessizlik…
“Geçmiş olsun,” dedi sadece.
Zehra o an anladı ki, bazı erkekler konuşmaz; görev bilinciyle, stratejik bir sevgiyle sever.
Ali’nin sessizliği Zehra için kelimelerden güçlüydü.
O günden sonra, her sabah çeşmeden dönerken sessiz bir teşekkür bırakırdı gözlerinde.
Belki “teşekkür ederim” diyemezdi ama bakışlarında “erkeğimsin” gizliydi.
---
Bir Mektup, Bir Kelime, Bir Ömürlük Anlam
Yıllar geçti, savaş söylentileri kasabaya kadar ulaştı.
Ali askere çağrıldı.
Zehra, elinde kalem titreyerek bir mektup yazdı.
> “Ali, demir dövdüğün gibi kalbimi de şekillendirdin.
> Her çekiç sesinde seni duydum.
> Eğer dönmezsen, bil ki ben seni ‘erkeğim’ diye anacağım.
> Çünkü sen sadece sevdiğim değil, dayanma sebebimsin.”
Mektup postalandı, ama geri dönmedi.
Aylar geçti, yıllar geçti, Ali dönmedi.
Zehra her sabah çeşmeye giderken aynı yolu yürüdü, aynı evi geçti, ama artık orada sadece anılar vardı.
Bir sabah kasabaya bir zarf geldi.
İçinde tek bir cümle:
> “Zehra, senin ‘erkeğin’ olabildiysem, ömrüm tamamdır.”
Zarfın içinden küçük bir demir parçası da çıktı.
Ali’nin el emeğiyle yaptığı bir kalp…
O günden sonra Zehra, “erkeğim” kelimesini her duyduğunda, içinde bir çınar gibi yankılandı.
---
Eski Dilde “Erkeğim” — Modern Dünyada Unutulan Bir Sevgi
Eskiden “erkeğim” demek, “bana güven veren, bana yaslanabileceğim kişi” demekti.
Bugün ise çoğu zaman sadece bir hitap, bir alışkanlık.
Ama o yıllarda, bir kadının “erkeğim” demesi, hayatının direğini tarif etmesiydi.
Zehra’nın hikâyesinde “erkeğim” kelimesi, bir sevdanın ötesinde bir vefa, bir sığınak anlamı taşıyor.
Ali’nin stratejik suskunluğu, Zehra’nın duygusal sabrıyla birleşince, ortaya zamanın bile silemediği bir bağlılık çıkıyor.
Erkek çözüm arar, kadın anlam arar…
Ama bazen biri bir köprü yapar, diğeri o köprüyü duygularla süsler.
İşte “erkeğim” kelimesi tam da bu iki dünyanın birleştiği noktadır.
---
Zehra’nın Son Yılları ve Bir Kelimenin Sonsuzluğu
Zehra yaşlandığında, torunları sık sık “Nine, neden hiç evlenmedin?” diye sorardı.
O da her defasında aynı cümleyi söylerdi:
> “Ben zaten birine ‘erkeğim’ dedim. O kelimeyi bir daha kimseye söyleyemedim.”
O kelime, Zehra’nın hayatında bir isim değil, bir hikâyeydi.
Bir hatırlayış, bir bekleyiş, bir vefa yeminidir.
Kasabalılar, Zehra’nın evinin duvarına küçük bir yazı kazımışlardı:
> “Erkeğim, bir kelimeden fazlasıdır.”
---
Forumdaşlar, Sizin “Erkeğim” Hikâyeniz Var mı?
Şimdi size soruyorum forum dostlarım
Sizce “erkeğim” kelimesi bugün hâlâ o eski ağırlığı taşır mı?
Birine “erkeğim” dediğinizde, o kelimenin içinde hâlâ güven, sadakat, emek var mı?
Belki bazılarımızın hikâyesi Zehra gibi yarım kalmıştır,
belki bazılarımız hâlâ o kelimeyi hak eden birini arıyordur.
Ama eminim ki her birimiz, “erkeğim” kelimesinde bir duygu kırıntısı buluruz.
Haydi paylaşın…
Sizce eski dilde “erkeğim” neydi, bugün neye dönüştü?
Belki bu başlıkta bir kelimenin değil, bir hissin anlamını yeniden buluruz.
---
Ve belki de sonunda anlarız…
Bazı kelimeler sadece dilde değil, kalpte yaşar.
“Erkeğim” de onlardan biridir.
Selam forum ailesi

Bugün sizlerle bir hikâye paylaşmak istiyorum. Öyle sıradan bir hikâye değil bu… Hem eski bir kelimenin hem de insan ruhunun derinlerine dokunan bir hikâye.
“Erkeğim” kelimesinin eski dildeki anlamını hiç düşündünüz mü?
Bir sevgi hitabı, bir aidiyet ifadesi değil sadece… Eskiden “erkeğim” dendiğinde, “dayanağım, direncim, varlığım” anlamı taşırmış.
Bugün bu anlamı unuttuk belki ama, bir zamanlar bu kelime bir kadının kalbindeki güvenin adıymış.
Benim hikâyem de bu kelimenin ağırlığını ve güzelliğini anlatıyor.
Hazırsanız, sizi hem geçmişe hem kalbe doğru bir yolculuğa çıkarayım…
---
Bir Kasaba, Bir Söz, Bir Sessizlik
Yıl 1948.
Küçük bir Anadolu kasabasında, herkes birbirini tanır, selamlar, haberler duvarların arkasında bile yankılanır.
Kasabanın kenarında, tahta panjurlu bir evde yaşar Zehra, yirmili yaşlarının başında, ince yapılı, gözlerinde sessiz bir cesaret olan bir kadın.
Kasabanın meydanında ise sabahın erken saatlerinden itibaren Ali çalışır — demirci o.
Zehra her sabah çeşmeden su almaya giderken Ali’nin dükkanının önünden geçer.
Göz göze gelirler, biri su taşır, diğeri ateşi körükler.
Biri duygularını saklar, diğeri plan yapar.
O yıllarda bir kadının bir erkeğe “erkeğim” demesi büyük bir şeydi.
Öyle rastgele söylenmezdi; bu söz, bir yemin, bir bağlılık, bir inançtı.
---
Kadın Empatisi, Erkek Stratejisi
Zehra’nın iç dünyası bir roman gibiydi.
Bir damla bakıştan sayfalar dolusu anlam çıkarırdı.
Ali ise hep suskun, hep planlıydı; her hareketini düşünerek yapardı.
Zehra duygularla yaklaşır, Ali çözümle.
Bir gün Zehra’nın babası ağır hastalanınca, Ali hiç düşünmeden evin önüne geldi.
Elinde bir demet kekik, bir avuç dua ve bir sessizlik…
“Geçmiş olsun,” dedi sadece.
Zehra o an anladı ki, bazı erkekler konuşmaz; görev bilinciyle, stratejik bir sevgiyle sever.
Ali’nin sessizliği Zehra için kelimelerden güçlüydü.
O günden sonra, her sabah çeşmeden dönerken sessiz bir teşekkür bırakırdı gözlerinde.
Belki “teşekkür ederim” diyemezdi ama bakışlarında “erkeğimsin” gizliydi.
---
Bir Mektup, Bir Kelime, Bir Ömürlük Anlam
Yıllar geçti, savaş söylentileri kasabaya kadar ulaştı.
Ali askere çağrıldı.
Zehra, elinde kalem titreyerek bir mektup yazdı.
> “Ali, demir dövdüğün gibi kalbimi de şekillendirdin.
> Her çekiç sesinde seni duydum.
> Eğer dönmezsen, bil ki ben seni ‘erkeğim’ diye anacağım.
> Çünkü sen sadece sevdiğim değil, dayanma sebebimsin.”
Mektup postalandı, ama geri dönmedi.
Aylar geçti, yıllar geçti, Ali dönmedi.
Zehra her sabah çeşmeye giderken aynı yolu yürüdü, aynı evi geçti, ama artık orada sadece anılar vardı.
Bir sabah kasabaya bir zarf geldi.
İçinde tek bir cümle:
> “Zehra, senin ‘erkeğin’ olabildiysem, ömrüm tamamdır.”
Zarfın içinden küçük bir demir parçası da çıktı.
Ali’nin el emeğiyle yaptığı bir kalp…
O günden sonra Zehra, “erkeğim” kelimesini her duyduğunda, içinde bir çınar gibi yankılandı.

---
Eski Dilde “Erkeğim” — Modern Dünyada Unutulan Bir Sevgi
Eskiden “erkeğim” demek, “bana güven veren, bana yaslanabileceğim kişi” demekti.
Bugün ise çoğu zaman sadece bir hitap, bir alışkanlık.
Ama o yıllarda, bir kadının “erkeğim” demesi, hayatının direğini tarif etmesiydi.
Zehra’nın hikâyesinde “erkeğim” kelimesi, bir sevdanın ötesinde bir vefa, bir sığınak anlamı taşıyor.
Ali’nin stratejik suskunluğu, Zehra’nın duygusal sabrıyla birleşince, ortaya zamanın bile silemediği bir bağlılık çıkıyor.
Erkek çözüm arar, kadın anlam arar…
Ama bazen biri bir köprü yapar, diğeri o köprüyü duygularla süsler.
İşte “erkeğim” kelimesi tam da bu iki dünyanın birleştiği noktadır.
---
Zehra’nın Son Yılları ve Bir Kelimenin Sonsuzluğu
Zehra yaşlandığında, torunları sık sık “Nine, neden hiç evlenmedin?” diye sorardı.
O da her defasında aynı cümleyi söylerdi:
> “Ben zaten birine ‘erkeğim’ dedim. O kelimeyi bir daha kimseye söyleyemedim.”
O kelime, Zehra’nın hayatında bir isim değil, bir hikâyeydi.
Bir hatırlayış, bir bekleyiş, bir vefa yeminidir.
Kasabalılar, Zehra’nın evinin duvarına küçük bir yazı kazımışlardı:
> “Erkeğim, bir kelimeden fazlasıdır.”
---
Forumdaşlar, Sizin “Erkeğim” Hikâyeniz Var mı?
Şimdi size soruyorum forum dostlarım

Sizce “erkeğim” kelimesi bugün hâlâ o eski ağırlığı taşır mı?
Birine “erkeğim” dediğinizde, o kelimenin içinde hâlâ güven, sadakat, emek var mı?
Belki bazılarımızın hikâyesi Zehra gibi yarım kalmıştır,
belki bazılarımız hâlâ o kelimeyi hak eden birini arıyordur.
Ama eminim ki her birimiz, “erkeğim” kelimesinde bir duygu kırıntısı buluruz.
Haydi paylaşın…
Sizce eski dilde “erkeğim” neydi, bugün neye dönüştü?
Belki bu başlıkta bir kelimenin değil, bir hissin anlamını yeniden buluruz.

---
Ve belki de sonunda anlarız…
Bazı kelimeler sadece dilde değil, kalpte yaşar.
“Erkeğim” de onlardan biridir.