Mumbarın yanına ne gider ?

Irem

New member
Mumbarın Yanına Ne Gider? – Sofrada Başlayan Hikâye

Köyde kışın en soğuk akşamlarından biriydi. Kar kalın bir örtü gibi evlerin çatılarını yutmuş, dışarıda çıt çıkmıyordu. Sobanın üstünde kaynayan çayın sesiyle karışan tek koku, mutfaktan gelen o meşhur mumbarın kokusuydu. O gün sofrada sadece yemek değil, küçük bir aile tiyatrosu da kurulacaktı.

Bir Sofra, İki Dünya Görüşü

Emine Hanım, sabah erkenden kalkıp mumbarı hazırlamıştı. İç harcı, pirinci, baharatı tam kıvamında karıştırmış, dikkatle doldurmuştu. Onun için mumbar, sadece yemek değil, sabrın ve emeğin simgesiydi. Sofraya oturduklarında gözleri oğluna, gelinine, torunlarına kaydı.

Ama sofrada bir eksik vardı: yanına ne yapılacaktı?

O sırada içeri giren damat Serhat, kararlı bir sesle konuştu:

— “Bence yanına sade yoğurt yeter. Hem denge sağlar hem mideyi rahatlatır.”

Masadaki herkes bir an durdu. Emine Hanım kaşlarını kaldırdı.

— “Yoğurt güzel de oğlum,” dedi, “mumbar öyle basit geçilecek bir yemek değildir. Yanına özen ister.”

Serhat hemen hesap yapar gibi düşünmeye başladı.

— “Bak anne, mumbar yağlı, içi baharatlı. Yanına fazla bir şey yaparsan ana yemeğin tadı kaçar. En mantıklısı yoğurt.”

O, analitik düşünüyordu. Fazla detaya gerek yoktu; sorun varsa çözüm basit olmalıydı. Ama masanın öbür ucunda Nur, Serhat’ın eşi, bambaşka bir dünyadaydı.

Kadınların Sofra Diplomasisi

Nur, gülümseyerek araya girdi:

— “Ben biraz bulgur pilavı da düşündüm aslında. Hem annemin yaptığı gibi olacak, hem de çocuklar doyar.”

Serhat hemen itiraz etti:

— “Pilav da fazla gelir Nur. Doymak için değil, tadına varmak için yiyoruz.”

Nur sabırla baktı. “Belki de herkesin tadına varma biçimi farklıdır,” dedi içinden.

Onun için mesele sadece yemek değil, anı paylaşmaktı. Masadaki herkesin ruhuna dokunmak, sofrayı bir bağa dönüştürmekti.

Emine Hanım bu empatik yaklaşımı hemen fark etti.

— “Kızım, sen pilavı yap. Hatta yanına turşu da çıkar. Mumbarın tuzuna denge getirir.”

Masada stratejik düşünen erkeklerle, duygusal bağ kuran kadınlar arasındaki o tatlı denge yeniden kurulmuştu. Herkesin fikri bir yere temas ediyordu; biri mideye, biri kalbe.

Erkeklerin Planı, Kadınların Dokunuşu

Akşam ilerledikçe Serhat mutfağa geçti. “Yemek stratejisi” dediği şey onun için ciddi bir görevdi. Yoğurdu süzülmüş, soğuk olacak, porsiyonlar dengeli dağıtılacaktı.

Nur ise o sırada sofraya taze maydanoz serpiyor, tabakların kenarına limon dilimleri yerleştiriyordu.

“Sunum da önemli,” dedi. “Görünüş de iştahı açar.”

Serhat hafif gülümsedi. “Stratejik olarak, görünüş %30 etkili olabilir,” dedi.

Nur cevap vermedi. Ama tabaklar sofraya geldiğinde Serhat bile duraksadı.

Yoğurt beyaz bir deniz gibi mumbarın yanında parlıyor, pilavın altın rengiyle birleşiyordu.

Masaya oturduklarında Emine Hanım içinden “işte sofra bu” diye geçirdi.

Bir Sofrada İnsan Doğası

O akşam sofradaki diyaloglar, mumbarın yanına neyin gideceğinden çok, insanların nasıl tamamlandığını gösteriyordu.

Erkekler çözüme, mantığa, sade olana yönelirken; kadınlar duygulara, paylaşıma, renge önem veriyordu.

Biri yemeği “doyurucu” hale getirmek isterken, diğeri “anlamlı” hale getiriyordu.

Serhat, bir lokma aldıktan sonra başını kaldırdı:

— “Aslında pilav da fena olmamış. Belki stratejik olarak fazla ama duygusal olarak iyi olmuş.”

Nur gülerek kaşığını bıraktı:

— “Yani mideyle kalp arasında bir uzlaşma sağladık demek.”

Masada herkes güldü. Çünkü o anda herkes anladı: Mumbarın yanına sadece yemek değil, anlayış da giderdi.

Forumun Diğer Üyelerinden Gelen Sesler

Bu hikâyeyi paylaşan Nur, forumun yemek başlığında “Mumbarın yanına ne gider?” sorusuna cevap vermek isterken, aslında bir sofra felsefesi anlatmıştı.

Altına gelen yorumlardan biri şöyleydi:

> Mert_38: “Ben de Serhat gibi düşünüyorum. Stratejik olarak yoğurt yeterli. Ama hikâyedeki sıcaklık bana pilavı sevdirdi.”

Bir diğeri ise yazdı:

> Ayşegül_Elif: “Kadınların mutfakta kurduğu bağ başka. Her yemekte biraz hikâye, biraz empati var. Mumbar da o sofrada anlam bulmuş.”

Nur son yorumun altına sadece bir cümle yazdı:

> “Mumbarın yanına sevgi gider, gerisi kendiliğinden gelir.”

Son Lokmada Saklı Gerçek

O gün sofrada ne yoğurt fazla geldi, ne pilav. Çünkü herkes kendi yerini bulmuştu.

Erkeklerin stratejik hesapları, kadınların empatik dokunuşlarıyla yumuşamış; masada sadece yemek değil, insan doğasının dengesi kurulmuştu.

Bir sofranın ruhunu belirleyen şey, yanına neyin konduğu değil, kiminle paylaşıldığıydı.

Mumbarın yanına kimi zaman yoğurt, kimi zaman pilav, kimi zaman da bir tebessüm giderdi.

Ama en önemlisi, herkesin kendi payını bırakmasıydı: biraz sabır, biraz anlayış, biraz da sevgi.

Ve o gece, sobanın çıtırtısı eşliğinde biten yemeğin ardından Emine Hanım sessizce gülümsedi.

Çünkü o, yılların tecrübesiyle biliyordu ki…

Her yemek bir bahanedir, önemli olan sofrada buluşabilmektir.

Ve mumbarın yanına en çok, bir parça huzur gider.
 
Üst