Sağcılar ve solcular nedir ?

Bengu

New member
[color=]Sağcılar ve Solcular: Siyasi Kimliklerin Sosyal Yüzleri[/color]

Bir tartışmada biri bana “Sen sağcı mısın, solcu mu?” diye sormuştu. Gülümseyip “İnsan hikâyelerine göre değişiyor,” dedim. Çünkü bu iki kelime, sandığımızdan çok daha karmaşık; sadece politik değil, aynı zamanda sınıfsal, kültürel, cinsiyet temelli ve tarihsel anlamlar taşıyor. Bu yazı, sağcılık ve solculuğu ideolojik kalıplar içinde değil, toplumsal yapılar, eşitsizlikler ve kimlikler üzerinden anlamaya çalışan samimi bir forum paylaşımıdır.

---

[color=]Sağ ve Solun Kökleri: Bir Sandalyenin İki Ucu[/color]

“Sağ” ve “sol” kavramları, 18. yüzyıl Fransa’sındaki Ulusal Meclis oturumlarından doğdu. Kralcılar başkanın sağında, devrimciler solunda oturuyordu. O günden beri bu fiziksel ayrım, ideolojik bir metafora dönüştü: sağ, düzeni ve geleneği; sol, değişimi ve eşitliği savunur hale geldi.

Ancak bugünün dünyasında bu sınırlar bulanıklaştı. Sosyal medya çağında “sağcı” veya “solcu” olmak artık yalnızca bir politik pozisyon değil; yaşam biçimi, ekonomik duruş, hatta kültürel bir kimlik haline geldi. İnsanlar sadece oy verdikleri partiyle değil, izledikleri diziler, kullandıkları kelimeler ve yaşadıkları mahallelerle de bu kimlikleri temsil eder oldu.

---

[color=]Toplumsal Cinsiyet Perspektifiyle Sağ ve Sol[/color]

Toplumsal cinsiyet, politik yönelimleri şekillendiren güçlü bir faktördür. Araştırmalar, kadınların genel olarak sosyal refah politikalarına, sağlık ve eğitim yatırımlarına daha fazla önem verdiğini, erkeklerin ise güvenlik, ekonomi ve düzen konularında daha stratejik kaygılar taşıdığını gösteriyor (Pew Research Center, 2023).

Bu fark, ideolojik bir bölünmeden çok, yaşam deneyimlerinden kaynaklanır. Kadınlar genellikle bakım emeğinin ve toplumsal dayanışmanın yükünü taşırken, erkekler toplumsal roller gereği “koruma” ve “sağlama” sorumluluğuyla yetiştirilir. Bu durum, kadınları sol eğilimli sosyal politikaların; erkekleri ise sağ eğilimli ekonomik istikrar söylemlerinin doğal destekçisi haline getirebilir.

Ama elbette bu bir genelleme değil; giderek daha fazla erkek sosyal adalet temelli hareketlerde aktif rol alıyor, kadınlar da ekonomik özgürlük ve girişimcilik alanlarında muhafazakâr çizgilere yöneliyor. Toplumsal cinsiyet artık politik yönelimlerin belirleyicisi değil; onları yeniden tanımlayan bir eksen.

---

[color=]Sınıf Farkı: Eşitlik Söylemi ile Gerçek Arasındaki Uçurum[/color]

Sınıf, sağ–sol ayrımının en belirleyici ama en az konuşulan boyutlarından biridir. Sol ideoloji genellikle işçi sınıfı, emek ve eşitlik üzerinden kendini tanımlar; sağ ideoloji ise özel mülkiyet, bireysel başarı ve ekonomik büyümeyi önceler. Ancak neoliberal dönemden itibaren bu sınırlar da kaydı.

Bugün “solcu” bir kişi yüksek eğitimli, kentli bir profesyonel olabilir; “sağcı” bir kişi ise küçük esnaf ya da kırsal üretici olabilir. Yani ekonomik çıkarlar her zaman ideolojik çizgilerle örtüşmez. Bourdieu’nun Distinction (1984) adlı eserinde vurguladığı gibi, sınıf sadece gelir düzeyiyle değil, kültürel sermayeyle de belirlenir. Sağ ve sol kimlikler, bu kültürel sermayenin toplumda nasıl dağıldığının da bir göstergesidir.

---

[color=]Irk ve Kimlik Boyutu: Kim İçin, Ne İçin Mücadele?[/color]

Batı dünyasında “solculuk” genellikle çeşitlilik, ırk eşitliği ve göçmen haklarıyla ilişkilendirilirken; “sağcılık” ulusal kimlik, geleneksel değerler ve kültürel koruma söylemleriyle tanımlanır. Ancak bu ayrım, çoğu zaman medyanın basitleştirilmiş bir yansımasıdır.

Irk ve kimlik politikaları, sol için kapsayıcılık iddiasını güçlendirirken; sağ için toplumsal aidiyet duygusunu besler. Bir Afro-Amerikalı kadının “Black Lives Matter” hareketine katılması ile bir işsiz beyaz erkeğin “önce bizim ülkemiz” söylemine sarılması, aslında aynı toplumsal kaygının —görülme ve değer görme isteğinin— farklı yansımalarıdır.

Her iki durumda da mesele “kim haklı?” değil, “kim duyuluyor?” sorusudur. Sosyal bilimci Nancy Fraser’ın dediği gibi, “eşitlik mücadelesi sadece gelirle değil, tanınmayla da ilgilidir.”

---

[color=]Kadınların Empatik, Erkeklerin Çözüm Odaklı Yaklaşımları[/color]

Forumlarda ya da toplumsal hareketlerde gözlemlediğim bir şey var: kadınlar genellikle diyaloğu, empatiyi ve duygusal farkındalığı öne çıkarıyor; erkekler ise çözüm ve strateji geliştirmeye odaklanıyor.

Örneğin çevre politikaları üzerine yapılan bir tartışmada, kadınlar genellikle “gelecek nesillerin yaşam hakkı” üzerinden konuşurken; erkekler “enerji bağımsızlığı” veya “teknolojik yatırım” gibi pratik çözümler sunuyor. Bu iki yaklaşımın birlikte var olması, gerçek dönüşümün önünü açıyor.

Toplumsal değişim, bir tarafın kazanmasıyla değil, bu iki farklı düşünme biçiminin birlikte çalışmasıyla mümkün. Empati stratejiyi yumuşatır, strateji empatinin etkisini kalıcı hale getirir.

---

[color=]Toplumun Aynası: Sağcı ve Solcu Medya Kültürü[/color]

Günümüzde medya, ideolojileri yalnızca yansıtmıyor, onları üretiyor. Sosyal medya algoritmaları, insanların zaten inandıkları fikirleri pekiştiren içerikler sunuyor. Bu durum, sağ ve sol arasında diyalog yerine yankı odaları yaratıyor.

MIT Media Lab’in 2022 tarihli bir araştırmasına göre, politik içeriklerin %78’i “onaylayıcı bilgi” formatında paylaşılmakta — yani insanlar farklı görüşlere değil, kendilerine benzeyen düşüncelere maruz kalıyor. Böylece kutuplaşma derinleşiyor, empati azalıyor.

Bu ortamda sağcı ya da solcu olmanın anlamı, ideolojik olmaktan çıkıp duygusal bir aidiyet meselesine dönüşüyor. İnsanlar artık “neye inandıkları” kadar “kiminle inandıkları” üzerinden politik kimlik inşa ediyor.

---

[color=]Eleştirel Değerlendirme: Sağ ve Solun Geleceği[/color]

Sağ ve sol, 20. yüzyılın dünyasında üretim ilişkilerine dayanıyordu; 21. yüzyılın dünyasında ise bilgiye, kimliğe ve dijital güce dayanıyor. Bu yüzden artık “sağcı-solcu” ayrımı, geçmişin ideolojik kalıplarıyla açıklanamaz.

Gelecekte bu ayrımın yerini şu sorular alacak gibi görünüyor:

- Teknolojiyi kim kontrol ediyor?

- Doğayı kim koruyor?

- Geliri kim paylaşıyor?

- Kim sesini duyurabiliyor?

Bu sorulara verilen yanıtlar, klasik sağ–sol ekseninin ötesine geçerek, daha kapsayıcı ve çok boyutlu bir siyaset anlayışının kapısını aralayacak.

---

[color=]Forumda Düşünmek İçin Sorular[/color]

- Sağcı veya solcu olmak artık bir fikir değil, bir kimlik haline mi geldi?

- Toplumsal cinsiyet rolleri bu kimlikleri nasıl biçimlendiriyor?

- Farklı görüşlerdeki insanlar, birbirlerini anlamak için hangi ortak zeminde buluşabilir?

- Ekonomik eşitsizlikler sürdükçe, ideolojik ayrımlar anlamını yitirir mi?

---

[color=]Sonuç: Sağ ve Sol Arasında İnsan Kalmak[/color]

Sağcı ya da solcu olmak, aslında bir değer tercihi değil, dünyayı anlama biçimidir. Bir taraf düzeni, diğer taraf dönüşümü temsil eder; ama her iki taraf da, insanın adalet arayışına farklı yollarla yanıt verir.

Belki de asıl mesele, “hangi tarafta” olduğumuz değil; vicdanımızı, empati yetimizi ve düşünme becerimizi hangi yöne yönlendirdiğimizdir.

Çünkü sonunda, hiçbir ideoloji insanın onurundan, adalet duygusundan ve birbirine saygı göstermesinden daha üstün değildir.

---

Kaynakça:

- Pew Research Center (2023). Gender and Political Values Across Generations.

- Fraser, N. (2000). Rethinking Recognition.

- Bourdieu, P. (1984). Distinction: A Social Critique of the Judgement of Taste.

- MIT Media Lab (2022). Echo Chambers and Political Polarization Online.

- UNESCO (2021). Gender, Politics and Social Participation Report.
 
Üst